İnsan sağlığını tehlikeye atacak denli yüksek sıcaklıkların yaşandığı gün sayısı, yıldan yıla artıyor. Üstelik bu olayların yaşandığı bölgeler de her geçen gün genişliyor. Geçtiğimiz günlerde, kamuya açık iklim verilerini analiz eden bir kâr amacı gütmeyen kuruluş olan CarbonPlan’in desteğiyle hazırlanan ve The Washington Post gazetesinde yayımlanan bir haber, bu durumun ne kadar korkutucu boyutlara ulaştığını gözler önüne serdi.
Buna göre, 2050 yılında 5 milyardan fazla insan, en az bir ay boyunca açık havada güneş altında hayatı tehdit edecek düzeyde ısıya maruz kalacak. 2030’da 4 milyar kişi olması beklenen bu sayı, 2000’lerin başında 2 milyardı.
CarbonPlan’in analizinde “wet-bulb globe temperature” (yaş hazne küre sıcaklığı ya da kısaca WBGT) olarak adlandırılan bir ölçümün, yaklaşık hesaplaması kullanıldı. WBGT; sıcaklığı, nem, güneş ışığı ve rüzgâr faktörleriyle birlikte ölçüyor ve ısının insan bedenine verdiği zararın değerlendirilmesinde altın standart kabul ediliyor.
Yapılan analizde fazlasıyla riskli sıcaklık sınırı 32 santigrat derece olarak belirlendi. WBGT’nin 32 dereceyi aştığı noktada en sağlıklı yetişkinler bile, açık havada bir saat içinde 15 dakikadan fazla hareket ettiklerinde, ısı stresiyle karşı karşıya kalıyor. Dahası ısı kaynaklı ölümlerin birçoğu, çok daha düşük sıcaklıklarda gerçekleşiyor.
CarbonPlan’in verilerine göre, dünyadaki büyük şehirler arasında en tehlikeli olan Endonezya’nın Pekanburu şehri. Pekanburu halkı 2050 yılında 344 gün boyunca 32 derecenin üzerinde WBGT yaşayacak. Yani şehirde yılın neredeyse tamamında kavurucu ve boğucu derecelerde kaydedilecek. Bu sayı Brezilya’nın Belem şehrinde 222 gün, Dubai’de 189, Kalküta’da 188, Lagos’ta ise 181 gün olacak.
ADANA’DA 66 ŞANLIURFA’DA 52 GÜN
“Peki ya Türkiye?” diye sorduğunuzu duyar gibiyiz. CarbonPlan’in veri tabanında birçok şehrimizle ilgili de bilgi yer alıyor. Durum Pekanburu ya da Belem’deki kadar endişe verici olmamakla birlikte, 2050 yılında Türkiye’nin birçok şehrini de tehlikeli sıcaklar bekliyor.
Marmara’nın kuzeyi ve Karadeniz Bölgesi bu durumdan en az etkilenecek yerler. Ancak güneye doğru inildikçe tehlikeli gün sayısı da artıyor. Özellikle Güneydoğu Anadolu Bölgesi’nde ve Akdeniz’in doğusunda WBGT’nin 32 derecenin üzerinde olacağı günlerin sayısı oldukça yüksek.
Her yaz sıcaklık rekorlarının kırıldığı şehirlerimizin başında gelen Adana, WBGT’nin 32 derecenin üzerine çıkacağı gün sayısında da başı çekiyor. 2050 itibarıyla Adana’da 66 gün güneşte hava tehlikeli derecede sıcak olacak. Adana’yı 52 günle Şanlıurfa, 51 günle Batman, 42 günle Osmaniye takip ediyor. Ardından 36 günle Diyarbakır, 33 günle Kilis, 30 günle Hatay, 21 günle Antalya ve Aydın öne çıkıyor.Marmara’nın batısı ve güneyi, Ege ve İç Anadolu’nun belli kesimleri de az sayıda da olsa tehlikeli günler yaşanacak bölgelerimiz arasında yer alıyor.
GÜNEŞ-GÖLGE FARKI VE “ESMİYOR” ETKİSİ
Isı endeksi gibi daha iyi bilinen ölçümlerin aksine WBGT, insanların serinlemesinde güneşin ve rüzgârın da rolünü dikkate alıyor.
Birçok ölçüm sadece sıcaklık ve nem üzerinden değerlendirme yapıyor ve nemli havalarda vücudun terleyerek kendini serinletmesinin zorluğunu ortaya koyuyor. Ancak bu ölçümlerde doğrudan güneş altında olmanın yakıcı etkisi ya da hafif bir meltemin verdiği serinlik hesaba katılmıyor. Halbuki bütün bu faktörler bir insanın sıcak havaya tahammülünde rol oynuyor. Pennsylvania State Üniversitesi’nden Dan Vecellio, “WBGT ısı stresinin daha iyi bir göstergesi” dedi.
Güneş’in radyasyonunun etkisi de önemli bir risk faktörü. 2000 yılında 100 milyon kişi bu riskle karşı karşıyaydı. Bu sayının 2030’da 500 milyonu, 2050’de ise 1,3 milyarı bulması bekleniyor.
CarbonPlan’in analizinde sınır olarak belirlenen 32 derece ilk bakışta çok yüksek bir sıcaklık gibi görünmese de WBGT çerçevesinden bakıldığında ölümcül olabilecek bir değere işaret ediyor. Yaşlılar ve sağlık sorunu olan kişiler çok daha düşük WBGT’lerde bile risk grubundayken, 32 derecenin üstünde neredeyse herkes tehlikeli bir durumla karşı karşıya kalıyor.
ASIL FELAKET GÜNEY ASYA VE SAHRAALTI AFRİKA’SINDA YAŞANACAK
Bilim insanları bu yeni aşırı sıcak salgınının, insanlığın geleceğine yönelik en ciddi tehditlerden birini oluşturduğunu ancak dünyanın her yerini aynı şekilde etkilemeyeceğini belirtiyor.
Varlıklı ülkelerin belli şehirleri de kısa süreliğine de olsa bu durumdan etkilenecek ancak asıl felaketi Güney Asya’daki ve Sahraaltı Afrika’sındaki insanlar yaşayacak. Burada klima gibi serinletici ürünlerin yaygın olmaması ve sağlık sistemlerinde yaşanan sorunlar önemli birer etken oluşturuyor.
Tabii ki bu sıcak bölgelerde yaşayan insanlar yüzyıllar boyunca yüksek derecelere ayak uydurmayı başardı. Ancak önümüzdeki dönemde yaşanacak artışların alışılmadık derecede hızlı olması, bu bölgelerde yaşayan insanların sıcakla başa çıkma becerisine de ket vuruyor.
KLİMA GİBİ SERİNLETME TEKNOLOJİLERİ OLDUKÇA SINIRLI
Dahası bu ülkelerde klima ve benzeri serinletme teknolojileri de oldukça sınırlı. Örneğin en fazla ısınacak ülkelerden Hindistan’da 2030 yılı itibarıyla 270 milyon kişi kapalı alanlarda bile aşırı ısıya maruz kalacak. Ancak Uluslararası Enerji Ajansı’nın bir raporunda 2018 itibarıyla ülkedeki konutların sadece yüzde 5’inde klima olduğu ifade ediliyordu.
Ancak daha kötü durumda olan ülkeler de var. Örneğin çok yakında dünyanın en sıcak ülkelerinden biri haline gelecek olan Sierra Leone’deki klimalı konut oranının 2030 itibarıyla yüzde 2’ye ulaşması bekleniyor.
Berkeley’de bulunan California Üniversitesi’nde çevre ekonomisi dersleri veren Lucas Davis’e göre, sıcak bölgelerdeki hanelerde yıllık gelir 10.000 doların üzerine çıktığında klima alma eğilimi oluşuyor. Ancak özellikle Sahraaltı Afrika’sındaki ülkelerde bu sınırın üzerine çıkabilen hane sayısı oldukça sınırlı. Örneğin Sierra Leone’de yıllık ortalama gelir 2.000 doların altında.
Bu ülkelerde iş gücünün önemli bir kısmının dışarıda çalışması da büyük bir risk faktörü. Örneğin, Hindistan ve Pakistan’da iş gücünün sırasıyla yüzde 56 ve 47’si inşaat, tarım gibi açık havada çalışan kişilerden oluşuyor. Bu çalışanlar özellikle sıcaklıkların zirve yaptığı yaz aylarında ölüm riskiyle karşı karşıya kalıyor.
Dahası araştırmalar sıcakta açık havada çalışan kişilerde böbrek hastalıkları, kalp krizi, felç hatta akıl hastalıkları görülme ihtimalinin daha yüksek olduğuna işaret ediyor. Purdue Üniversitesi’nde yer bilimleri profesörü olarak görev yapan Matthew Huber, “İnsan toplumu olarak yüzleşeceğimiz en büyük engellerden biri bu olacak” dedi.
Washington Post’a konuşan uzmanlar, bu iş kollarında çalışanların kendilerini sıcağa karşı nasıl koruyacakları konusunda eğitilmesi, yanı sıra çeşitli yasal düzenlemelerle aşırı sıcak havalarda çalışmanın denetlenmesi gerektiğini de dile getirdi.
The Washington Post’un “WHERE DANGEROUS HEAT IS SURGING” başlıklı haberinden derlenmiştir.